AzerTimes türkiyəli yazar Həsən Barının “Neden hepimiz Azerbaycanlı olmalıyız” yazısını orijinalda təqdim edir:
Daha önce defalarca ziyarette bulunduĝum derneği tekrar ziyaretimde derneğin genel başkanıyla makamında oturuyoruz.
Bu kez zamanımızın olduĝundan olsa gerek, daha önce sormadığı bir soruyu sordu:
– Hocam, memlekette durumlar, havalar nasıl?
– Sayın başkan, durumlar iyi, Kütahya’da şu an bir sıkıntı yok, bol yağmur var, maşallah!
Cevabını alınca, derin bir sessizlikten sonra, şaşkınlık dolu yüz ifadesini bana doğru çevirip hesap sorar tarzda bana sordu:
– Ne Kütahya’sı, hocam, siz Azerbaycanlı değil misiniz!
Meğerse ben her geldiĝimde Azerbaycan’dan bahsetmiştim hiç doĝup büyüdüğüm Kütahya’dan bahsetmemişim; o yüzden de beni Azerbaycanlı zannediyormuş.
– Farketmez, başkan, siz gene Azerbaycanlı zannedin, orası da Vatanım, – deyip neden Azerbaycan’dan çok bahsettiğimin sebeplerini anlattım.
Bu, sadece, yaşadığım bir olay, ben bu olayları çok yaşadım.
Hatta beni tanıyanlar bile şu soruyu sorar: “Niye Azerbaycan?”
Diğer Türk Devletleri ile bağlantılı dernek başkanları ise biraz beni veryansın etmek, sıkıştırmak amaçlı da olsa “Niye diğer Türk Devletleri değilde genelde Azerbaycan ile ilgili yazıyorsun?” sorusunu sorarlar.
Şimdi kalemimin gücü yettiğince bu sorulara maddeleyerek cevap vermeye çalışacağım:
Evet, neden Azerbaycan!
1. Tarih okudum, tarih bilirim. Daha öncesi de var da, gerek Çanakkale Savaşı, gerek Enver ve Nuri Paşalar zamanında yapılanlarla güçlenen, Kurtuluş Savaşı’nda Azerbaycan Devleti’nin; Vatan zor durumda diye kadınların kollarından bileziklerini çıkararak Türk Ordusu’na yaptığı fedakarlıklarla, Kurtuluş Savaşı’na yardıma gelen erkeklerle insani yardımlarla iki ülkenin arasında iyice güçlenen kardeşlik bağlarını bilirim.
2. Strateji bilirim.
Türkiye ve Türk ülkelerinin geleceğinin Avrupa veya diğer güçlerin yanında durmak, onlara bağlanmak deĝil, kendi aralarında oluşturacak Türk Birliği’nde olduğuna ve Avrupa ve süper güçlerin kurulacak bu Türk Birliği’nin gücünü kabul ederek Türk Birliği’ne tabi olacaklarına inanırım.
Bu yüzden de Türkiye’yi beyin, Azerbaycan’ı gövde, diger Türk Devletleri’ni ayak ve kollara benzeterek çizdiğimiz insan bedenin nasıl bir bütünlük oluşturuyorsa, bizim de bu şekilde ayrılmaz bir bütün oluşturduğumuz, şimdiye kadar yaşananlar bizi aklı çıkardığı olacakların da haklı çıkaracağını inandığımız çok güvendiğimiz bir stratejimiz vardır.
Bunlar biz ve biz gibilerin düşünceleri.
Bazılarımız; biz, bunları bilmek için tarih okumak, strateji bilmek zorunda değiliz, diyebilir.
Haklıdırlar da!
Bu şekilde düşünenlere daha basit bir soru sorayım: Bazı yerlerde bayramdan bir gün önce, yani arife günü veya bayramın ilk günü yaptığımız ilk bayram ziyareti, dini görev nedir? Atalarımızın mezarını ziyaret etmek deĝil midir?
Ata kaç nesil geçmişse de ata; Ced, kaç nesil geçmiş olsa da ceddir!
Kimbilir, yakınımızda atalarımız gibi, işgal altındaki topraklarda bulunan mezarlarının başında dua bekliyorlardır, ama bizim haberimiz yoktur!
İşte bir kaç nesil önceki atalarımızın, ceddimizin mezarı da orada.
Bu bile, Azerbaycanla fazlasıyla ilgilenmemiz için sebep değil mi?
Bu sorunun cevabını okuyunca bazı dostlar; “iyi de diğer Türk Devletleri’nde de Atalarımızın mezarı var, niye Azerbaycan?” diye sorabilir.
Bu tür soruyu soranlara, öncelikle teşekkür ederek, merdiven çıkarken daha önceki basamakları çıkmadan onuncu basamağı çıkmadığımızı hatırlatıp şöyle cevap vereyim.
Yukarda, insan vücuduyla ilgili benzetme yaptım.
Beyin olan Türkiye’yi kullanarak, gövde olan Azerbaycan’a, Azerbaycan’dan da kol ve bacaklara ulaşırız.
Beyin olan Türkiye den sonraki yazdığım iki ismin de Azerbaycan ile alakalı olduğuna dikkat etmişsinizdir.
Bazı okuyucularım, benzetmemdeki kol-bacakları küçümseyici ifade diye algılanabilir.
Bu şekilde düşünenlere dostlar; unutmayalım ki ayaklarımızla yürür, kollarımızla sararız.
Uzun yıllar sonra kolların kollara güçlü bir şekilde ulaşmak için ise; hayatı organ olan beynin ve hayati organları barındıran gövdenin çok sağlam ve güçlü olması, aynı zamanda, manevi anlamda da desteklenmesi lazım.
Hal böyleyken, birçok Azerbaycanlı dostumun, “Azerbaycanlıdan daha fazla Azerbaycanlısın” demesine de şaşırıyorum, bu bir tarafa, daha ötesi; benim Azerbaycan’la bu kadar ilgileniyorsun diye soranların şaşırmasına da inanın ayrıca şaşırıyorum.
Basit, ölümlü, milliyetçi rütbesiz bir nefer olarak;
“Neden Azerbaycan?” sorusu yanında, bir adım ileri giderek, “Neden hepimiz Azerbaycanlı olmalıyız” sorusuna da cevap vermeye çalıştığıma inanarak, saygılar sunuyorum!